ŞER‘İYYE SİCİL DEFTERLERİ’NİN ÖZELLİKLERİ VE KIRIM ŞER‘İYYE SİCİLLERİ*
Kemal Gurulkan**

ÖZET
Siyasi tarihin yanı sıra askeri, kültürel sosyal ve iktisadi yapı hakkında çok kıymetli bilgiler ihtiva eden Şer'iyye Sicilleri, tarih araştırmalarında birinci elden kaynak olma vasfını haizdirler. Çünkü Şer'iyye Sicilleri’nden ait oldukları yerlerde yaşayan halkın; günlük hayatını, giyecek ve yiyecek fiyatlarını, kullandıkları eşyalarını, çarşılarını, evlerini, camilerini, çeşitli müesseselerini, mahalle ve köyleri, örf ve adetlerini, o zamanki hukuk ve tatbikatını, vakıflarını, hayat şartlarını, ödedikleri vergileri, devlet görevlileri ile olan münasebetlerini ve benzeri konularda durumlarını gösteren çok değerli bilgiler elde etmemiz mümkündür.
İstanbul'dan gönderilen fermanlar ile hanlara ait çeşitli düzenlemeler, nüfus ve arazi tahrirleri gibi belgelerin kaydedildiği defterler kadı sicili, bunların oluşturdukları koleksiyon ise Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri olarak adlandırılmaktadır.
Kırım Kadı Sicilleri’nde yer isimlerine yoğunlaştığımızda, sicil defterleri sürgünden sonra yeniden topraklarına dönen Kırım Tatarların, haklarını elde etmek üzere verdikleri mücadelenin önemli bir boyutu olan, yerleşim yerlerinin eski isimlerini talep konusunda yapılacak çalışmalarda başvurulabilecek birinci elden kaynak eserlerin başında gelmektedir.
Anahtar kelimeler: Osmanlı Devleti, Kırım Hanlığı, kadı, şer’iyye sicilleri/kadı sicilleri, yer adları.

ABSTRACT
Şer'iyye Registries, which involve very precious information relating to military, cultural, social and economical structure as well as the political history, are the primary sources of historical studies. Because we may collect very important information about the places where those Şer'iyye registries belong to such as the daily life, prices of the food and clothes, tools used, bazaars, houses, mosques, various institutions, districts and villages, usage, law and its application, foundations, life conditions, taxes paid, relations with the public officers, etc.
The books in which the mandates sent from İstanbul, regulations relating to public houses, composition of birth records and lands are registered are named as kadı registry and the collection composed by those are called the Crimean Khanate Kadı Registries.
When we major on place names in the Crimean Khanate Kadı Registries, the registries are at the top of list of sources which may be applied while studying on the demands made by the Crimean Tatars (while their great struggle to get their rights) to change the name of the places after coming back from the exile.
Key words: Ottoman Empire, Crimean Khanate, kadı, şer'iyye registries/kadı registries, place names.

Şer'î Mahkemelerin Tarihçesi
Şer'î Mahkemelerin tarihçesini İslam'ın yayıldığı ilk yıllara kadar götürebiliriz. Hazret-i Muhammed, kadılık vazifesini bizzat ifa buyurmuşlar, sahabeleri yanında olduğu halde bizzat halkın şikâyetlerini dinlemiş, aralarındaki husumetleri hal ve fasl etmeye çalışmıştır .
Hazret-i Peygamberin vefatından sonra gerek dört halife, gerekse Emevi ve Abbasi halifeleri, ruhani reis sıfatıyla kazaya ait işlerde büyük bir titizlik göstermişler ve bu hususu aslî bir vazife telakki etmişlerdir.
Müslümanlığın Arap Yarımadası'ndan sonra Suriye'ye, Irak'a, Mısır'a, İran'a ve diğer geniş ülkelere yayılmasını takip eden yıllarda artık idari, malî, iktisadi, ticari, askerî ve siyasi bir takım yeni işler de ortaya çıkmış bulunuyordu. Bu sebepledir ki, Hazret-i Muhammed ve Halife Ebubekir zamanlarında taşraya gönderilen valiler aynı zamanda kadılık vazifesiyle de mükellef tutuluyorlardı. Hazret-i Ömer'den itibaren kaza tevcihi manasına gelen Taklid-i Kaza usulü ihdas edilerek bu suretle her tarafa müstakil kadılar tayin edildi .
Emeviler ve Abbasiler zamanında şer'iyye mahkemelerine verilen önem bir kat daha artmıştır. Özellikle Abbasiler devrinde, idarî, malî, iktisadi, askerî ve sair işleri görüşmek ve devletçe gereken kararları almak maksadıyla Bağdat'ta kurulan muhtelif divanlar arasında Mezalim-i Divaniyye adıyla büyük bir mahkemenin mevcudiyeti ve halifelerin bizzat bu divanda reislik yaptığı bilinmektedir.
Abbasi halifesi Harun Reşid ilk defa Bağdat kadısı meşhur İmam Ebu Yusuf'a Kadı'l-kuzat unvanını vermekle bu zatı, kaza teşkilâtının başına getirmiştir. Daha sonrada her tarafa ehliyetli kadılar tayin edilmiş ve artık mescitlerden kurtarılan şer'iyye mahkemeleri, bu maksat için hazırlanmış olan resmi binalara intikal etmiş ve daha teşkilatlı, daha gösterişli birer müessese haline getirilmiştir.
Abbasilerden sonra aynı teşkilatın, Samanoğullarına, Gaznelilere , Karahanlılara, Selçuklulara ve Memlûklere ve diğer İslâm devletlerine geçtiği görülmektedir. Tarih yaprakları karıştırılırsa bu devletlerin, Şer‘î Mahkemeler konusunda nasıl bir titizlik gösterdiklerine dair bir çok misaller bulmak kabildir. Bu cümleden olmak üzere Selçuklu hükümdarı I. Gıyasüddin Keyhüsrev'in büyük divanda, reis sıfatıyla günün belirli zamanlarında, yanında kadı ve müftü hazır olduğu halde dava dinlediğini, bu usulün, Alâeddin Keykubat'ın vefatına kadar devam ettiğini tarihi kaynaklardan öğreniyoruz.
Osmanlı Devleti, Anadolu Selçuklu devletinin bir devamı olmakla birlikte idari hayatta gösterdiği teşkilat yapısını, sosyal hayatta da kendinden önceki Türk-İslam devletlerinin izlerini taşımaktadır .
Birinci Murat zamanında orduya ait Şer'î işlerin yolunda gitmesi için bir Kazaskerlik ihdas edildiği bilinmektedir .
Fatih Sultan Mehmed döneminde, Kazaskerlik makamının, biri Rumeli'ye diğeri Anadolu'ya mahsus olmak üzere ikiye ayrılması ve bütün kadıların bu iki merciye bağlanması kanunnamelerde kadılara ait rütbe ve derecelerin ve aynı zamanda kullanılacak elkabların tespiti gibi yenilikler gerçekleşmiştir.
Sultan Mehmed, kadıların yetiştirilmeleri konusunda medreseler açtırmış, bilhassa Sükûn'un ve Fıkhın okutulmasında büyük gayretler sarf etmiştir.

Şer‘iyye Sicil Defterleri ve Özellikleri
Fertlerin, toplulukların veya müesseselerin, gerek kendi aralarında gerekse biri ile ötekisi arasında meydana gelen her türlü anlaşmazlıkların çözülmesine hukuk dilinde kaza denir. İslam tarihinde ve özellikle bizim tarihimizde uzun ve önemli bir dönemi işgal eden Osmanlılarda kaza faaliyetini kadılar yürütmüşler ve aynı zamanda bu faaliyetleri tespit edip, kayda ve zabta geçirmişlerdir . Kısaca şer‘iyye sicili, zabt-ı vekâyî mahkeme sicili de denilmekte olan bu çok önemli defterlerin özelliklerini ve önemini irdelemekte fayda var:
Şer‘iyye Sicilleri esas itibarıyla toplum hayatının yapısını, yaşantısını, şehir ve kasabalardaki etkili zümreler ile halk tabakalarının oluşturduğu bünyenin işleyişini, zaman zaman bunların nerelerde ve nasıl tıkandığını yansıtan birinci elden kaynak hükmündedirler.
Osmanlı döneminde esas itibariyle Hanefi fıkhı düstur olarak kabul edilmiş* olmakla birlikte uzun Osmanlı asırlarında ve çok geniş coğrafyada yine bu hukukun sahip olduğu esneklikten yararlanılarak "ruhsat, hile-i şer‘iyye ve muamele-i şer‘iyyeler" ortaya çıkmıştır .
Osmanlı hukukçuları, özellikle kadıları tarafından el-kitabı niteliğinde yaygın olarak kullanılan üç tür eser vardır. Bunlar; fıkıh kitapları, fetva kitapları ve üçüncüsü de Sakk kitaplarıdır. Bilindiği gibi bu tür kitaplar yeterince tecrübesi olmayan kadılara ve mahkeme katiplerine, düzenledikleri belgelerde kendilerine yardımcı olmak üzere Osmanlı uygulamasını ve muamelâtını iyi bilen alimler tarafından daha önceki sicillerden, kendi zamanlarındaki düzenlenen belgelerden itinâ ile yapılan seçmeler sonucunda meydana getirilmiş antolojilerdir .
Sicil-i sakk defterlerinin içinde sistematik olarak i‘lâm, hüccet, fetva örnekleri yer aldığı gibi şiirler, hatta ilaç tarifleri dahi mevcuttur. Bunlar resmî kayıt olmayıp kadının şahsi ilmühaberi hüviyetini taşırlar. Kadı mahkemesinde merkezden gelen fermanlar, dava özetleri, askerlik işlemleri fazla ayrıntıya girilmeden kaydedilmiştir. Bütün bu kayıtlar kadının evinde veya camide saklanırdı. Osmanlı mahkeme arşivlerinde dava zabıtları, mukavele, senet, satış, vakfiye kayıtları, vekâlet, kefâlet, vesâyet, azatlık belgesi, borçlanma, tereke ve taksim senetleri, günlük narh listeleri, esnaf teftişiyle ilgili kayıtların tutulduğu defterler, ayrıca ferman, berat, ruûs, tezkire kayıtlarının yer aldığı siciller bulunurdu. Bunlara genel olarak kadı sicili ya da şer‘iyye sicili denilirdi .
Kadıların defterleri ve evrâkı kaybetmesi cezayı gerektirirdi. Göreve yeni gelen bir kadı önceki kadıdan evrâkı, defterleri talep eder, iki emin tayin ederek onların önünde bunları gözden geçirirdi. Mahkeme sicilleri aynı zamanda şehrin ticari kayıtları, noterlik arşivi özelliğindeydi .
Şer‘iyye Sicilleri XVI. Yüzyıla kadar genellikle Arapça ile yazılırken bu tarihlerden itibaren Türkçe daha hakim olarak kullanılmaya başlanmıştır .
Şer‘iyye Sicillerinin incelenmesinde en önemli husus yazılarının okunabilmesi ve bugüne ulaşmaları bakımından yaşanan zorlukların yanında bu belgelerin dayandığı hukuk sisteminin bilinmesidir. Bu da İslâm hukukunu ve onun çeşitli dönemlerde uygulanış biçiminin bilinmesi ile mümkün olmaktadır.

Şer‘iyye Sicillerinin Önemi
Çeşitli bakımlardan şer‘iyye sicillerinin önemini şu şekilde sıralayabiliriz.
1- Mahalli birçok olayların tarihimizce kaydedilmedikleri, hatta tarihçilerce bilinen olayların naklinde bile teferruata girişilemeyerek kısa anlatımlarla geçiştirildiği malumdur. Bu itibarla şer‘iyye sicilleri sosyal, idari, mali, iktisadi, ticari, zirai, beledi, askerî ve siyasi bakımlardan tarihimizin bilinmeyen taraflarını ve geçmiş devirlerde tabi bulunduğumuz yaşama şartlarını doğru olarak aydınlatıp vesikalandırma imkânı veren kıymetli hazinelerdir.
2- Divan-ı Hümayu'ndan çıkan ve Osmanlı Arşivleri'nde bulunan hükümlerin eksiklerini şer‘iyye sicillerindeki kayıtlarla tamamlama imkânı bulunmaktadır .
3- Sicillerde geçen devlet adamı, alim, sanatkar vs. genel olarak biyografi vermese de haklarında bilgi sahibi olmayı ve diğer bilgileri kontrol edebilmeyi sağlar.
4- Çeşitli sebeplerle ismi geçen vakıf eserleri, cami medrese, kale, kervansaray, kilise vb. varlıklarını devam ettirmeseler dahi isimlerinden ve varlıklarından haberdar oluruz.
5- Şer‘iyye sicillerinde şahıs ismi, yer ismi, kavramlar, lakap vb. oldukça çok geçtiği için iskân tarihimiz için paha biçilmez kaynaklardır.
6- Askeri ve siyasi olarak şer‘iyye sicillerinin değeri ön plandadır. Menzillerin kurulması, orduya malzeme temini, sefer için ihtiyaç malzemeler vs. tüm bunlar genel tarihler arasında tafsilat olduğu düşüncesi ile kısaca tema edilip detay verilmeyen konulardır. İşte tüm bunları kadılara gönderilen hükümlerden çok sayıda örnekleri ile tespit edebiliriz.
7- Tımarların ne şekilde verildiğine vb. konulara ait belge türleri ile Osmanlı Devletinin mali, zirai, askeri vb. konuları hakkında bilgi edinme imkanına kavuşulmaktadır.
8- Bu defterlerde rastladığımız narh kayıtları, esnaf teftişine dair oldukça geniş bilgiler vaktiyle kadıların belediye işlerini de yürüttüklerini göstermekte ve bizlere müessese tarihi bakımından önemli ipuçları vermektedir.
9- Bu defterler tıp tarihi bakımından da çok değerli belgelerdir. Cerrahlarla hastalar arasında mahkemeler yolu ile tanzim edilmiş mukaveleler, ameliyat senetleri, ilaç adları vb. bilgiler tıp tarihi ve halk tababetine dair küçünsenmeyecek bilgiler vermektedir .
10- Uygulama ile teori arasında kıyaslamayı yapmak için ilk elden paha biçilmez belgelerdir. Kanunnamelerdeki bir kanunun nasıl uygulandığı şer‘iyye sicili kayıtlarından ortaya çıkarılabilir . Osmanlı Devleti'nin bir şeriat devleti olup olmadığını örfi hukukun etkinliğini vb. gözlemleme imkânı bulunmaktadır .
MAHKEME PERSONELİ
1-KADILAR:
Arapça'da kazâ kökünden ism-i fail olan kadı, fıkıh terimi olarak insanlar arasında meydana gelen çekişme ve davaları şer‘i hükümlere göre çözümlemek için yetkili makamca tayin edilen kişiyi ifade eder . Hâkim, fıkıh literatüründe "hükmetmek, hüküm vermek, idare etmek, yargılamak, iyileştirmek amacıyla engel olmak yargılamak, iyileştirmek amacıyla engel olmak" şeklindeki tanımı ile halife, sultan ve hükümdar anlamları vardır. Sözlük tanımıyla bağlantı kurularak zalimin zulmüne engel olup hakkı sahiplerine iade ettiği için kadılara hakim de denilmektedir.
Kadıların esas görevi insanlar arasında meydana gelen hukuki ihtilafları sonuçlandırmak, hukuka aykırı davranışların cezasını hükme bağlamak, verdikleri hüküm ve cezaları icra ve infaz etmektir.
Kadılar medrese tahsili görüp icazet alan kimseler arasından seçilerek tayin edilirlerdi. Medreselerden mezun olan kişiler kadı olmak için kazasker divanına başvururlardı. Bu şekilde başvuranlar hemen kadı olarak atanabildiği gibi, bir müddet müderrislik görevi verildikten sonra da tayin edildikleri anlaşılmaktadır. Eğer aynı kadılığa birden fazla talip çıkarsa, bunların aralarında imtihan yapılırdı. Ancak XVII. Yüzyıldan itibaren bu imtihanların nadiren yapıldığı, daha çok rica ve iltimas ile kadı tayini yapıldığı görülmektedir .
Kadıların tayinleri, azilleri ve görev yerlerinin belirlenmesi kazasker aracılığıyla olmaktaydı. Kadıların tayinleri mutlaka padişah beratı ile olurdu . Yani kadıları halife-padişah atar ve kadılar görev yaptıkları bölgede padişahın temsilcisidirler . Kazasker, kadılarla ilgili bu gibi işleri bir buyruldu ile padişaha arzeder, aldığı hükme göre kadıların işlerini düzenlerdi.
Osmanlı idaresinin zayıf mevcudiyet gösterdiği Kuveyt gibi köşelerde dahi mutlaka kadı vardı. İmtiyazlı statü ile imparatorluktan kopan eski eyaletlere kadılar düzenli olarak tayin edilirdi. Kısacası kadı Osmanlılar'da asırlar boyunca hâkimiyet sembolü olan bir memurdu .

2-NAİBLER:
Şer‘î Mahkeme'de kadılar adına çeşitli hizmetlerde görev alan naibler (vekil kadı) bulunmaktaydı. Naib; Kadıların kendi kazaları dâhilindeki nahiyelerde şer‘i görevlerini yerine getirmek için tayin ettiği bir memurdu. Naib, Şer‘î Mahkeme'de kadıya vekalet ettiği gibi, gerektiği zaman Şer‘î muamelelere bakmak üzere köylere ve mahallelere de gönderilirdi. Kazanın büyük veya küçük oluşuna göre bir veya birden fazla nâib tayin edilebilmekteydi.
3-KATİPLER:
Şer'î Mahkemelerde sicilleri yazan, vesikaları tanzim eden görevlilerdi. Ayrıca Mahkeme dışarısında herhangi bir keşif ve inceleme gerektiğinde katipler, bilirkişi olarak da görevlendirilirdi .
4-KASSAMLAR:
Vefat etmiş bir kimsenin terekesini varislere taksim eden Şer‘î memura kassam denilirdi. Kassamlar; askeri sınıfın terekesini tutan kazasker kassamları ve halktan vefat edenlerin terekesini tutan kassamlar olmak üzere iki kısma ayrılmaktaydılar. Adlarından da anlaşılacağı üzere bu kassamlar kazaskerlere bağlı idiler. Halktan vefat edenlerin terekesini tutan kassamlar ise Şer‘î Mahkemede bulunur ve doğrudan doğruya kadı tarafından tayin olunurlardı .
5-MUHZIRBAŞI ve MUHZIRLAR:
Muhzırlar, mahkemeye getirilmesi gereken kimseleri mahkemeye çağıran görevlilerdi. Muhzırlar icab ettiği zaman mahkemeye celbedilecek kimseleri zor kullanarak da getirebiliyorlardı. Bir mahkemede çalışan muhzırlar arasında işlerin dağıtılması muhzırbaşı tarafından yapılırdı .
6-TERCÜMANLAR:
Şer‘î Mahkemelerde "Mahkeme Tercümanı" adıyla anılan Tercümanlar da bulunmaktaydı. Mahkeme Tercümanlarının görevleri Şer‘î mahkemenin baktığı davalar ile sınırlandırılmıştı. Mahkeme Tercümanları, Türkçe bilmeyen kimselerle ilgili davalarda hazır bulunur ve mahkemede söylenenleri tercüme ederdi .
7-ŞAHİTLER:
Şer‘î Mahkemede bir davanın görülmesi sırasında, davalı, davacı ve kadı haricinde en az üç kişinin mahkemede bulunması gerekmekteydi. Mahkemede hazır bulunan bu kişilere "Şuhûdü'1-hâl" denilmekteydi. Bu kişilerin dava konusunun meydana çıkması veya gelişmesi hakkında bilgi sahibi olmaları şart değildi. Bu kimselere "şuhûdü'1-hâl" denilmesinin nedeni davanın görüşüldüğüne ve Mahkemede dava ile ilgili olayları şahit olmalarıydı. Kadı, bazı durumlarda, memleketin örf ve geleneklerini iyi bilen bu insanların dava konusu hakkındaki düşüncelerini de almaktaydı. Ayrıca bu şahitler, Kadı'nın tarafsız olarak görevini yerine getirdiğinin de bir deliliydi .
Mahkemede Şuhûdü'1-hâl olarak bulunan kimseler, dava konusunun görülmesine doğrudan bir etki yapmamakta, asıl etkili olan şahitler ise, davalı veya davacının, dava konusu hakkında gösterdikleri şahitler olmaktaydı. Kadı, davanın görülmesi sırasında iddia sahibinin gerektiği zamanlarda iddia ettiği konuyla ilgili olarak "beyyine" (delil-şahit) göstermesini istemekteydi. İddia sahibi de konu hakkındaki bilgisi olan en az iki kişiyi şahit olarak gösterir, muhzırlar şahit gösterilen bu kimseleri mahkemeye çağırırlardı. Bu şahitlerin dava konusundaki söyledikleri mahkemede delil olarak kabul edilirdi. Şahitlerin söyledikleri sicile aynen kaydedildikten sonra, "şehâdetleri makbulü'ş-şehâde olmağın" ibaresi kullanılmıştır. Bu ibareden anlaşılacağı üzere, şahit olarak gösterilen kimselerin herhangi bir şüphe arzetmesi durumunda şahitliklerinin kabul edilmediği de anlaşılmaktadır.
KADILARIN GÖREV ALANLARI
1- Kadılar her şeyden önce bulundukları bölgelerdeki halkın hukuk ve cezaya ait işlerine bakarlardı. Davaların sonunda kararlar, tarih sırasına göre zabıtlar halinde yazılır ve mahkemede hazır bulunanlar, "şuhûdü'l-hal" başlığı altında isimleriyle yazılırlardı.
2- Kadılar bulundukları bölgede velâyet-i âmme sıfatını taşıdıklarından âmme hukukunu korumak da bunların vazifesiydi. Bu sebeple vakfiyelerin tanzim, tescil ve vazifelerin tayini de bunlara düşerdi. Bölgelerinde âmme hizmeti görenlerle ilgili yazışmalar da kadılar tarafından yapılırdı.
3- Kazalara kadar yayılmış bulunan kadıların daha küçük yerleşim bölgelerindeki işleri takip etmek üzere naib tayin etme yetkileri vardı. Bunlar vasıtasıyla en ücra köşelerdeki olaylardan dahi naibleri vasıtasıyla haberdar oluyorlardı.
4- İslam hukukunun muamelât kısmına ait ve bugün noterlerce ifâ edilen her türlü kefâlet, vekâlet, mukavele ve borçlanma gibi akitler de kadılar tarafından neticelendirilirdi. Bu çeşit muameleler de sicillere işlenirdi.
5- Yine İslam hukukunun mirasa ait hususları da kadı ve naibler tarafından gerçekleştirilirdi. Bunlar genel olarak sicillerde diğer hükümlerle birlikte kaydedildiği gibi tümü miras taksimlerine ait olmak üzere özel defterler tutulduğu da olurdu.
6- Aile hukukunun tanzim ve takipçisi de kadılardı. Nikahlar, kadı ve naibin huzurunda kıyılır veya bunların yazılı olarak verdikleri "izinnâme"lerle imamlar tarafından bu hizmet yerine getirilirdi.
7- Kadılar bulundukları bölgede bulunan vakıf, mukataa ve tımarların da murakıbı idiler. Yolsuzluk olduğunda sorumlusunu tespit ederler ve gerektiğinde Divân-ı Hümâyûn'a arz ederlerdi .
8- Osmanlı taşrasında askeri sınıfı temsil eden beylerbeyi ve sancakbeylerinden sonra kadılar gelirlerdi. Bu nedenle merkezden yazılan idari, iktisadi ve hatta askeri yazıların birer sureti de beylerle birlikte kadılara da gönderilirdi. Kadılar da bunları sicillere kaydederlerdi.
9- Ordunun seferde olduğu bölgenin kadıları da orduyla birlikte sefer görevi alırdı. Menzillerin tanzimi, sefer kaçaklarının tedibi, ordunun iaşe ve mühimmatının takviyesi kadı ve naiblere ait hususlardandı.
10- Bölge asayişinin temini hususu da Beylerbeyi ve Sancakbeyi ile birlikte kadıya aitti. Emniyet kuvvetlerince yakalanan eşkıyalar kadıya getirilir ve kadı tarafından hüküm verilerek gereği yerine getirilirdi.
11- Kadıların en önemli görevlerinden birisi de bugünkü belediye işlerini yürütmekti. Narhların tespiti, esnafın teftişi, stokçuluğun ve tekelciliğin önlenmesi hususunda önemli görevleri bulunmakta idi.
12- Esnaf kuruluşları olan Loncaların başında bulunan "Esnaf Şeyhi" kadı tarafından tayin ve kontrol edilirdi.
13- Kadıların icra ettikleri önemli görevlerden birisi de arazi ve emlak alım satım işleriyle meşgul olmalarıdır.
14- Merkezden yazılan fermanlar, hatt-ı hümayunlar, beratlar ve muhtelif yasaklar da doğrudan doğruya kadıya bildirilirdi. Kadı da bunları sicile işlerdi. Sicil kaydı olmayan ferman ve beratların geçerliliği yoktu. Kadı siciline kaydı ile geçerliliği başlar ve merkezden gelen aynı husustaki başka bir emrin sicile işlenmesi ile yürürlükten kalkardı.
Kadıların bulundukları bölgenin ileri gelenlerinden oldukları ve askeri sınıftan daha çok halkla iç içe yaşadığı için yangın, zelzele, sert kış, kuraklık, ramazan ve bayramların ilanı ile ru’yet-i hilal gibi mevzularla da ilgilenir ve bunları sicile işlerlerdi. Özellikle yerel tarih araştırmaları için önemli olan ve genel tarihlere girmeyecek olan bu hususları kadı sicillerinden öğrenmek mümkündür .
MUHTEVA BAKIMINDAN ŞER'-İ SİCİLLER
Siyasi tarihin yanı sıra askeri, kültürel sosyal ve iktisadi yapı hakkında çok kıymetli bilgiler ihtiva eden Şer'iyye Sicilleri, tarih araştırmalarında birinci elden kaynak olma vasfını haizdirler. Çünkü Şer'iyye Sicilleri’nden ait oldukları yerlerde yaşayan halkın; günlük hayatını, giyecek ve yiyecek fiyatlarını, kullandıkları eşyalarını, çarşılarını, evlerini, camilerini, çeşitli müesseselerini, mahalle ve köyleri, örf ve adetlerini, o zamanki hukuk ve tatbikatını, vakıflarını, hayat şartlarını, ödedikleri vergileri, devlet görevlileri ile olan münasebetlerini ve benzeri konularda durumlarını gösteren çok değerli bilgiler elde etmemiz mümkündür.
Osmanlılarda olduğu gibi, ortaçağda Yakın Şarkın bütün Müslüman-Türk devletlerinde, merkezi idare tarafından tayin edilen kadıların hususi arşivleri olduğu ve mahkemede cereyan eden bütün işler hakkında karar suretlerini bu deftere kaydetdikleri bilinmektedir . Bir kadının bu defteri kaybetmesi veya tahrifi cezayı gerektiren bir durumdur. Bu defterlerin ve evrak külliyatının saklanması sırf teftiş ve ilgililerin durumunu belirlemenin de ötesinde; göreve yeni gelen kadıya devri için gereklidir. Tayin edilen yeni kadı selefinin evrak torbasını ister ve iki emin atayarak onların önlerinde gözden geçirerek görevi devralırdı .

KIRIM HANLIĞI ŞER‘İYYE (KADI) SİCİLLERİ
Kırım, siyasi hakimiyet bakımından Osmanlı idaresinde kalan bölge ve Osmanlı Devleti'ne tabi Hanlık ülkesi olarak iki bölgeye ayrılmıştır. Bu ayrıma paralel olarak merkezi Bahçesaray'da bulunan hanlık idaresi kendisi egemenliğinde bulunan bölgede Osmanlı Devleti'ndeki yapıya çok benzer bir yönetim ve yargı sistemi uygulamıştır.
Yargı sistemi Kırım Hanlığı kazaskeri denilen ve Han divanında temsil edilen Bahçesaray merkez kadısının idaresinde 40-50 civarında kaza bölgesinde görevlendirilmiş kadılar vasıtası ile yürütülmekte idi. Bu kaza bölgelerinde görev yapan kadıların görevlendirme, teftiş, terfi, nakil ve azil işlemleri Bahçesaray'daki başkadı yani kazasker tarafından yürütülmekte idi. Bütün kaza kadılarını tayin eden kazaskeri ise Han beratı ile tayin edilmekteydi . Bir kadı'nın ayrı tarihlerde de olsa, aynı göreve birden fazla getirilmesi, kadılar için "kadî'l-cünd" ifadesinin kullanılmış olması Kırım Hanlığı'nda, Osmanlı İmparatorluğu'nun doğrudan merkezden yönetilen topraklarındaki kazaî örgütlenmeden az çok bağımsız ve farklı bir hiyerarşi teşekkül ettiğini göstermektedir . Doğrudan Osmanlı idaresinde bulunan ve merkezi Kefe'de bulunan ve beylerbeyilik düzeyinde bulunan bölgede görev yapan kadılar ise Osmanlı idari mekanizmasına bağlı olarak görev yaparlar ve atamaları da Rumeli kazaskerliği tarafından yapılmakta idi .
Yukarıda Osmanlı uygulamaları çerçevesinde görev ve fonksiyonları izah edilen kadıların kendisi ya da naiblerinin huzurunda görerek hal ve fasl etmiş oldukları davaların kayıtları dışında, İstanbul'dan gönderilen fermanlar ile hanlara ait çeşitli düzenlemeler, nüfus ve arazi tahrirleri gibi belgelerin kaydedildiği defterler kadı sicili , bunların oluşturdukları koleksiyon ise Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri olarak adlandırılmaktadır.
1736'da yanan Han Arşivi'ndeki vesikalardan geriye kalan yarlıklar ile 122 adet sicil defterinden 119 adedi Kırım'ın 1783 tarihinde Rus egemenliğine girişinden çok kısa bir süre sonra 1890 tarihinde Kırım'dan S. Petersburg'a nakledilmiştir .
Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri üzerine Türkiye'de ilgi uyanmasını sağlayan ve bu koleksiyonun serencamı ile ilgili ilk bilgileri veren Halil İnalcık'ın Nisan 1996 yayınlanan "Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri Bulundu" başlıklı makalesi olmuştur . İnalcık, makalesinde Kırım Hanlığı'na ait bazı belgelerin, Kırım'da Gaspıralı Kütüphanesi'nde bulunduğunu Dr. Hakan Kırımlı'dan öğrendikten sonra 1994 yılı Mayıs ayında Kırım'a gittiğini ve adı geçen kütüphanede bulunan 61 defterin üzerinde çalışma yaptığını belirtmektedir. Ayrıca orijinalleri S. Petersburg'a nakledilmiş olan defterlerin kopyalarından geriye yalnızca 61 adedinin kalışının serüvenine değinmektedir.
Halil İnalcık'ın tavsiyeleri üzerine Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri üzerine ikinci çalışma Ahmet Nezihi Turan tarafından yapılmıştır . 2002 yılı Haziran ayı içerisinde yine Gaspıralı Kütüphanesi'ndeki koleksiyonu incelemiş olan Turan, Kırım Kadı Sicilleri'nin Petersburg'a intikalinin serüveni üzerinde durmuş, ayrıca bu kaynaklar üzerinde daha önce yapılmış olan çalışmaları irdelemiştir. Gaspıralı Kütüphanesi'nde bulunan koleksiyon kataloğunun yetersizliği ve yanlışlıklar içermesinden hareketle, iki liste düzenlemiştir. Bunlardan ilki, defterlerin ilk ve son tarihleri ve sayfa sayılarına göre, diğeri ise kaza merkezleriyle defterleri tutan kadıların görev tarihlerine göre düzenlenmiştir.
Kırım Kadı Sicilleri üzerine bir diğer çalışmayı Ahmet Cihan ve Fehmi Yılmaz Haziran-Temmuz 2003 tarihinde S. Petersburg Milli Kütüphanesi'nde bulunan 121 adet orijinalleri üzerinde gerçekleştirmişler ve elde ettikleri sonuçları 2004 yılında yayınlamışlardır . Bu çalışmada sıralı elli defterin fiziki özellikleri hakkında bilgi vermenin yanı sıra defterlerin içeriklerinden örnekler vermek suretiyle hem uygulamalara hem de sicillerin önemine vurgu yapmışlardır.
Gerek Ahmet Cihan ve Fehmi Yılmaz'ın incelemiş olduğu ve bazı örnekler verdiği hükümlerden ve gerek İstanbul'da İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM) bulunan dijital kopyalar üzerinde yapmış olduğumuz çalışmalar çerçevesinde Kırım Kadı Sicilleri muhteviyat olarak incelendiğinde;
Gerek Bahçesaray'da gerekse taşrada farklı statülerdeki kamu görevlileri ile özel kişiler tarafından kamu yararı gözetilerek kurulan para vakıfları,
Vakıf mütevelli heyetleri arasındaki devir teslim işlemleri sırasında vakıf taşınmazlarının mahkemenin şahitliği ile kayda geçirildiği bunun da bize vakıf envanteri çıkartma konusunda son derece önemli bilgiler vereceği,
Vakıf mallarının şahıslara satışı ile ilgili belgelere,
Alacak-verecek, boşanma nafaka ve miras, yaralama ve cinayet gibi muhtelif hukuk ceza davaları ve bu konudaki uygulamalar,
Muhallefat kayıtları diğer ticari vb. davalarda kadının toplum içindeki sosyal konumu,
Nadiren de olsa nikah, ama pek çok boşanma davası,
Kırım ve Anadolu arasında gerçekleştirilen ticari faaliyetler ,
İmparatorluk coğrafyası ile olan ilişkilere ,
Kırım hanlarının vergi, adalet, asayiş, yardım, asker toplanması gibi çeşitli konulara ilişkin yayımladıkları fermanlar,
Kırımlı hacıların hac yolculuğu esnasında karşılaştıkları problemlerle ilgili davalar,
Köle ve cariyelere ilişkin davalar, bunların azatlık işlemleri ve ticaretlerine dair hükümler,
Hanlıkta meydana gelen ve kadıların haber değeri olduğu düşüncesi ile sicillere kaydettikleri tabiat olayları vb. haberler,
Kitaplar ve kütüphaneler hakkında detaylı bilgiler,
Tarihi gelişim esnasında sicillerin tutuluş tarzında diplomatik açısından meydana gelen gelişmeleri,
Müslümanlarla gayrimüslimler gruplar arasındaki ticari ve hukuki ilişkileri,
Modern hukuk sisteminde yer alan kimi konuların Kırım Kadı Sicilleri'nde de yer aldığı ,
Davalarda söz konusu olan şahısların fiziki özelliklerinin oldukça sık zikredildiği,
Kırım hanlarının kendilerine bağlı bulunan toprak parçası üzerinde, Osmanlı padişahları gibi tasarrufta bulundukları, istedikleri kişi yada kişilere kimi arazileri mülk olarak veya ilgili şahıslara temlik olarak verdikleri gözlemlenmektedir .
Kırım Hanlığı topraklarında üretilen veya satışı yapılan ürünlerin isimleri ile satış rayiçlerini gösteren hükümler,
Kentsel alanlardaki mahalle isimleri ile kırsal alandaki köy yerleşim birimlerinin isimleri ve benzeri pek çok konu hakkında bilgi edinmek mümkün olmaktadır.
Yer İsimleri Bakımından Şeriye Sicilleri'nin Önemi
Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği İstanbul Şubesi tarafından neşredilmekte olan Bahçesaray dergisinin Eylül-Ekim 2005 tarihli 35. sayısında Özgür Karahan tarafından kaleme alınmış olan "Toprak Adını Geri İstiyor" başlıklı makale dikkatimi çekmişti. Bu makalede Karahan; "19 Nisan 1783 tarihinde II. Yekaterina'nın Kırım'ı Rusya'ya ilhak ettiğini ilan etmesinden kısa süre sonra Rus idari sistemi Kırım'da kuruldu. 13 Şubat 1784'te Kırım, Taman ve yarımadanın dışında kalan geniş arazileri içine alan Tavrida Oblastı (vilayeti) oluşturuldu. Vilayetin adı Heredot döneminde yaşamış olan Tavr halkına izafeten verilmiş, Kırım'daki yer adları da anlamlı ya da sonradan uydurulan bazı Yunan kökenli isimlerle değiştirilmişti ." ifadeleriyle Kırım'da Çarlık döneminde başlayan yer isimlerinin değiştirilmesi sürecinin Sovyet döneminde de tüm hızıyla devam ettiğini hatta dramatik bir hal aldığını ifade etmektedir. Gerek 18 Mayıs 1944'te gerçekleşen sürgüne kadar gerekse sürgünün ardından değiştirilen pek çok yer isminin yanında acı bir tesadüfle sürgünün birinci yıl dönümü gününde çıkarılan bir kararname ile bin yüzden fazla köy ve kasabanın ismi değiştirilmiştir .
Ukrayna devlet başkanı Yuşçenko ile yaptıkları görüşmelerde Kırım'ın eski yerleşim yerlerinin isimlerinin geri verilmesini kendilerinden talep ettiklerini söyleyen Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, "konuya sürgün edilen Kırım Tatar milletinin haklarının iade edilmesi çerçevesinde yaklaştıklarını" ifade etmektedir .
Milli kültür yönünden yer adları son derece önemlidir. Bir milletin binlerce yıllık geçmişini arkeolojiden çok daha beliğ ve kolay olarak ortaya koymaya ve incelemeye yarayan bu paha biçilmez kültür hazinesinin tahrip edilmesi son derece hazindir .
Kırım'daki eski yer adları ile Anadolu'daki yer isimlerini karşılaştıran Ahmet Turan, bu isimlerdeki benzerlikleri ortaya koyarak bu benzerlikleri bölgenin Türklüğü'nün delili olarak görmek gerektiğini belirtmektedir .
Bu düşünceler çerçevesinde Kırım Kadı Sicilleri üzerindeki bakışımızı yer isimlerine yoğunlaştırdığımızda gördük ki, sicil defterleri sürgünden sonra yeniden Kırım topraklarına dönen Kırım Tatarların haklarını elde etmek üzere verdikleri mücadelenin önemli bir boyutunu oluşturan topraklarının eski isimlerini talep konusunda başvurulabilecek birinci elden kaynak eserlerin başında gelmektedir.
Arşivlerin milletlerin hafızası olduğu düşüncesinden hareketle, Kırım Tatar topluluğunun haklarını elde etme çerçevesinde verilen bu mücadelede eminiz ki, Kırım Kadı Sicilleri'nde bulunan yer isimleri büyük kaynak oluşturacak ve Kırım Tatar milletinin hafızası olacaktır.
İstanbul'da bulunan İslâm Araştırmaları merkezi (İSAM)'da bulunan ve Gaspıralı Kütüphanesi'ndeki nüshadan alınan kopyalar üzerinde yaptığımız çalışmada Kırım kadı sicil defterlerinin nerede ise her sayfasında Kırım'a ait bir yerin eski ismine daha doğrusu kayıtlı bulunan hükümdeki olayın tahlili ile Kırım'daki Tatar-Türk varlığına işaretler bulduk. Defterleri bu bakış açısı ile incelemek suretiyle pek çok yer ismi kaydı aldık. Daha sonra Bahçesaray'da yapılacak bir tamirat kaydında ise Bahçesaray mahallelerinin toplu bir listesini bulma imkanımız oldu. Şüphesiz Bahçesaray'ın mahalleleri bu listedeki ile sınırlı değil. Bunun dışında pek çok mahalle ve köy ismi bulunmaktadır .
Sonuç olarak Kırım Kadı Sicil Defterleri üzerinde acil olarak yapılmasını düşündüğümüz hususlar ise şunlardır:
﷓ En kısa sürede Kırım Tatar Milli Meclisi ve Pedagoji Üniversitesi'nin öncülüğünde hazırlanacak bir proje ile St. Petersburg'da bulunan orijinallerinden Kırım Kadı Sicilleri koleksiyonunun bir an önce tamamlanması ve ilim dünyasının hizmetine sunulması yoluna gidilmelidir.
﷓ Kırım Kadı Sicilleri'nin dilinin Osmanlı Türkçesi ile kaydedilmiş olması nedeni ile imkanlar çerçevesinde bu yazıyı okuyup değerlendirebilecek personelin yetiştirilebilmesi için gerekli girişimlerde bulunulması.
﷓ Kırım Kadı Sicilleri'nin tümü üzerinde transkripsiyon çalışması yapılarak hüküm özetlerinin Kırım Tatarca ve Rusça çevirilerinin yapılmasının sağlanması.
﷓ Şayet bu mümkün olamıyorsa Türkiye'deki üniversitelerle yapılacak anlaşmalar çerçevesinde bu siciller üzerinde yüksek lisans ve doktora düzeyinde çalışmalar yaptırılarak ilim adamlarının hizmetine sunulması.








Kırım Kadı Sicilleri'nden örnek hükümler

EK I
Defter No : 72
Varak No : 15b
Hüküm No : 1
Tarihi : -
Konusu: [Bahçesaray'da yapılacak tamirat için gerekli olan] ırgatların Bahçesaray'ın mahallelerine ve bazı köylerine göre taksimini gösterir liste.
Bahçesaray mahallâtından tahrîr olunan ırgatlar beyân şod.
Aded
Câmi‘-i Kebir Mahallesi'nden 25
Orta Câmii Mahallesi'nden 9
Kadı ve Kaytas Mahallelerinden 15
49
Karye-i Akçokrak'dan 4
Sulukoye Mahallesi'nden 5
Saksağan Mahallesi'nden 5
63
Kozoğlu Mahallesi'nden 4
Sırlı Camii Mahallesi'nden 18
Debbağhâne Mahallesi'nden 6
91
Hazret-i Müftü Efendi ve Kerim Bey ve Baba Kurt Mahallesi'nden 6
Orta Medrese ve Molla Hızır ve Karye-i Arabzol 5
Şehreküstü ile Nakkaş Hacı Baki Mahallesi'nden 2
104
Şahbolat Ağa Mahallesi'nden 7
Hüseyin Bölükbaşı ve Ümmügülsüm Totay Mahallesi'nden 9
Asmakapu Muhammed Şah Efendi Mahallesi'nden 7
127
Şehreküstü Abdullah Efendi Mahallesi'nden 5
Darağaç altında Molla Mustafa Mahallesi'nden 5
Abdüllatif Efendi Mahallesi'nden 7
144
Hacıköğü Mahallesi'nden 6
Arslanağa Mahallesi'nden 10
Maaliş Ağa ve Hacı Ali Ağa'dan 4
Eskiyurt Karyesi'nden 6
170
Salacık Asmakapu Mahallesi'nden 4
Büyük Akkaş Mahallesi'nden 4
Osmanağa Mahallesi'nden 2
Özbek Ahmed Efendi Mahallesi'nden 1
181
***

EK II

Defter No : 10
Sahife No : 1
Hüküm No : 1
Tarihi : 1 Mart 1070
Konusu: Kefe Muhafızı olan Rüstem'in Rumi 1070 Mart'ından 1071 yılı Şubat'ına kadar olan bir yıllık süre ile Kefe İskelesi gelirlerinden olmak üzere yedi bin iki yüz akçeyi Kefe İskelesi mukataası görevlisi olan Yusuf Ağa bin Abdülmennan'dan teslim aldığı.
Sûret-i emr-i şerîf-i âlişândır ki nakl olundu. Sebeb-i tahrîr-i kitâb budur ki;
Derûn-ı emr-i şerîfde ismi mastûr olup dergâh-ı âlî müteferrikalarından iken Kefe muhâfazasına mutasarrıf olan Rüstem, emekdâr-ı Hazret-i Hânî mahfel-i kazâda ikrâr ve takrîr-i kelâm edüp 1070 Mart'ın ibtidâsından 1071 Şubatı gâyesine gelince vazife-i merkûmeden müctemi‘ olan yedi bin iki yüz akçeyi tamâmen bi'l-fi‘l Kefe İskelesi mukâta‘ası nâzırı olan fahru'l-emâsil ve'l-akrân Yusuf Ağa ibn-i Abdülmennan yedinden tamâmen ahz eyledim. Sûret-i emr-i şerîfin zahrına tahrîr olunsun dedikde vâki‘u'l-hâl bi'l-ittikâ ketb olundu.
Şuhûdü'l-hâl: ( )
***
EK III
Defter No : 10
Varak No : 1
Hüküm No : 1
Tarihi : 29 Zilhicce 1077
Konusu: 29 Zilhiccesi 1077 tarihinde Darphane'de Han adına kesilecek sikkelerin ayarları belirtilmiş olup bu ayardan eksik ayarda para basıldığı takdirde sorumluların ellerinin kesileceği.
Oldur ki;
Hâlâ bin yetmiş yedi senesinin Zilhicce'sinin selhinde Darphâne'de akçe kesilmeğe sa‘âdetlü Han hazretlerinin fermân-ı şerîfleri câri olup Darphâne'ye varulup sikke-i cedîde[sinin] süflâ ayarı yetmiş altı ile seksen arasında, noksan ayar ederler ise Darphâne emîni ve kâtibi ellerini kat‘a şart eyledikleri kayd olundu.
Şuhûdü'l-hâl: Fahru'l-akrân İslâm Ağa-yı hazret-i Han, Hızır Efendi el-Müderris, Şakir Efendi el-Müderris, Mustafa Çelebi ibn-i el-merhûm Muslı Efendi, Abdülfettah Efendi [ibn-i] Mustafa ve gayruhum mine'l-huzzâr.
***
EK IV
Defter No : 14
Varak No : 68
Hüküm No : 1
Tarihi : 29 Zilhicce 1077
Konusu: Kul Ali Odabaşı adlı şahsın Muhammed Giray Han'dan almış olduğu yarlık ile mutasarrıf olduğu Bahçesaray'ın Hüseyin Bölükbaşı Mahallesi'nde bulunan bir miktar araziye ait yarlığı kaybetmesi üzerine Adil Giray tarafından yarlığının yenilendiği.
Adil Giray Han sözüdür:
Sebeb-i tahrîr bâ’is-i Yarlığ-ı şerîf-i Hânî budur ki;
Dârende-i emr-i şerîfim olan Kul Ali Odabaşı, Hüseyin Bölükbaşı Mahallesi'nde vâki‘ bir mikdâr arâziyi Ağa-yı hâlimiz Muhammed Giray Han zamanında ihsân edüp yedine yarlığ-ı şerîf vermiş iken zâyi‘ etdüğin bâb-ı etdügin bâb-ı sa‘âdetime arz etmeğin bizim dahi ihsânımız olup yedine yarlığ-ı şerîfim verdim ve buyurdum ki;
Yarlığ-ı şerîfim yedinde gördükde efrâd-ı âferiyeden bir ferd mâni‘ ve müzâhim olmayup her ki ister ise tasarruf eyleye şöyle bilüp emr-i şerîfimle âmil olalar.
Fî Evâhir-i Zilhicceti'ş-şerîfe li sene 1080.
Şuhûdü'l-hâl: Fahru'l-kuzât Ebubekir Efendi el-ma‘rûf Ali Efendi ibn-i Bulak, Mustafa Efendi ibn-i Halil Efendi, Sehar Efendi el-Müderris, Ömer bin Osman.

KAYNAKÇA
AKGÜNDÜZ, Ahmet-Hey’et, Şer‘iye Sicilleri, Mahiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, I, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı yay., nr. 52, İstanbul 1988.
ASLAN, Nasi, “Milli Arşivlerimiz İçerisinde Şer‘iyye Sicilleri Eğitim ve Terminoloji Problemi”, I. Milli Arşiv Şurası, 20-21 Nisan 1998.
ATAR, Fahrettin, ORTAYLI, İlber, “Kadı” DİA, c.26, s.66-73,
BALTACI, Cahid, “Şer‘iyye Sicillerinin Tarihsel ve Kültürel Önemi”, Osmanlı Arşivi ve Osmanlı Araştırmaları Sempozyumu, İstanbul 1985.
CİHAN Ahmet, YILMAZ Fehmi, "Kırım Kadı Sicilleri", İslâm Araştırmaları Dergisi, sayı 11, İstanbul 2004, 131-136.
ÇİÇEK, Kemal, "Osmanlı Adliye Teşkilatında Mahkeme Tercümanları", Toplumsal Tarih, Sayı 30, 1996
ÇINAR, Ali Osman, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Tanzimat'tan Sonra Kurulan Taşra Arşivleri" , I. Milli Arşiv Şûrası (Tebliğler-Tartışmalar), Ankara 1998.
DOĞRU, Dr. A. Mecit, "Kırım ve Maykop'un Yer Adları", Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı: 48, Haziran 1987, s. 67-141.
EKİNCİ, Ekrem Buğra, Osmanlı Mahkemeleri, İstanbul 2004
_______, "Osmanlı Devleti'nde Mahkemeler ve Kadılık Müessesesi Literatürü", Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, c.3, sayı 5, s.417-439, Bilim ve Sanat Vakfı Yayınları, İstanbul 2005.
GEDİKLİ, Fethi, “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Şer‘iyye Sicilleri”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Türk Hukuk Tarihi Sayısı, Sayı 5, s. 187-213, İstanbul 2005.
﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓, "Şer‘iyye Sicilleri'nin Hukuk Tarihi Açısından Önemi ve Sicillere Dayalı Araştırmalar", Dünden Bugüne Osmanlı Araştırmaları -Tespitler, Problemler, Tetkikler- Sempozyumu, İslâm Araştırmaları Merkezi, İstanbul 2007.
HALAÇOĞLU, Yusuf, Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, TTK. Yay., Ankara 1996
İPŞİRLİ, Mehmet, “Sosyal Tarih Kaynağı Olarak Şer‘iyye Sicilleri”, İÜEF, Tarih Araştırma Merkezi, Tarih ve Sosyoloji Semineri, İstanbul 1991.
İNALCIK, Halil, "Mahkeme", İA, VII/146-151, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1993.
﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓, "Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri Bulundu", Belleten, C. LX, sayı 227., Ankara 1996.
﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓ , "İaşe", Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul 1994, c. 4, s. 116-119.
KARAHAN, Özgür, "Toprak Adını Geri İstiyor", Bahçesaray, sayı 35, İstanbul 2005
KAYA, Süleyman, “Mahkeme Kayıtlarının Kılavuzu: Sakk Mecmuaları”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Türk Hukuk Tarihi Sayısı, Sayı 5, s. 379-416, İstanbul 2005.
MARDİN, Ebululâ, “Kadı” İA, VI/46, İstanbul 1941-86.
ONGAN, Halit, Ankara’nın I numaralı Şer‘iyye Sicili (991-992/1583-84), AÜDTCF yay., nr. 125, Ankara 1958.
ORTAYLI, İLBER, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti'nde Kadı, Turhan Kitabevi, Ankara 1994
﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓﷓, "Kadı", DİA, c.26.s. 76.
ÖZEN, Şükrü, "Kadılkudat", DİA, c. 26, s. 80.
TAŞ, Kenan Ziya, “Arşiv Malzemesi Olarak Şer‘iyye Sicilleri ve Taşra Üniversitelerinde Tarih Araştırmaları”, I. Milli Arşiv Şurası, 20-21 Nisan 1998.
TURAN Ahmet, "Kırım ve Doğu Anadolu'daki Yer Adları Üzerine", Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı: 85, İstanbul 1993, s. 89-135.
TURAN, Ahmet Nezihi, "Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri Hakkında Notlar" Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 9, İstanbul 2003
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, İlmiye Teşkilatı, TTK yay., Ankara 1988.
____________, İ.H., Osmanlı Tarihi, I, Ankara 1994.
YILMAZÇELİK, İbrahim, “Şer‘iyye Sicillerinin Bir Merkezde Toplanması Üzerine Mülahazalar”, I. Milli Arşiv Şurası, 20-21 Nisan 1998.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALEP'TE BULUNAN HAREMEYN EVKÂFI VE SURRE